Bugün, 20 Nisan 2024 Cumartesi

Tevrat İŞLEYEN


YAĞMUR GİTTİ, KAVGA BİTTİ


4 Ağustos Pazar günü saat 17. 00 sularında aniden bastıran kuvvetli yağmur esnasında karşılaştığım tablo bana Nasreddin Hoca fıkrasını hatırlattı. Kadılık yaptığı sırada Nasreddin Hoca’ya bir adam gelip başından geçen bir olayı anlatmış. Giderken sormuş “:Haklı değil miyim Hocam ?”

"Haklısın," demiş Hoca.

Biraz sonra başka biri gelmiş, aynı olayı kendi yorumuna göre anlatmış. Sonra sormuş:

“Haklı değil miyim Hocam ?” Ona da :

"Haklısın," demiş Hoca. Adam gittikten sonra karısı içerden seslenmiş :

"Efendi ikisine de haklısın dedin, birisi haksız olmalı değil mi ?" dediğinde;

"Sen de haklısın Hanım" demiş Hoca.

Dedim ya, o esnada Altınordu merkeze 17 km uzaktayım ve bardaktan boşanırcasına bir yağmur. Aradan 15-20 dakika anca geçmişti ki hendeklerin (sözde su kanalı) dışında her yer su ile dolu, vatandaş kazma kürekle yolu kazıp suyu hendeklere yönlendirmeye çalışıyor ama nafile. Hiç su yukarı akar mı? Akmaz. Hani “ Ordu’nun dereleri aksa yukarı aksa” türküsü var ya. İşte o türden bir hikaye. Yetmedi insanlar arasında söz düellosu, tartışma, hakaret içeren sözler  ve kavga. 

Peki bu neyin kavgası? Su kavgası, rahmet kavgası, sel kavgası  ve afat kavgası.  Aslında Pazar günü yağan yağmur sadece sadece bir rahmetti. Lakin işini doğru yapmayan  kurum ve kişilerce rahmet afata ve rezilliğe dönüyor vesselam. 

Amacım kurumları, kurum adına çalışanları ve arazi sahiplerini kötülemek değil. Ben;  anlayabilen için gerçek manada bir özeleştiri yapmak istiyorum, Şimdi olaya Nasreddin Hoca mantığı ile bakarsak, arazi sahipleri haklı, yerel yönetim çalışanları haklı ve yerel yönetimdeki idarecilerde haklı! Peki haksız kim? Haksız olan yağmur çünkü, rahmet olarak biraz aşırıya kaçtı! 

Şimdi eğri otursak ta doğru konuşalım ve konuyu çarpıtmadan sadede gelelim. Açık ve net soruyorum. Bu yolları yapan teknik elemanlar, şefler veya işçiler  kırsalda vatandaşın cani gönülden vakfettiği  arazi üzerinde 5-6 metre eninde yol  açıp 1 metre eninde de hendek (kanal) bırakıyorsunuz  Sağ olun teşekkür ederiz. Peki açtığınız yolun eğimini hendeğe mi,  yoksa vatandaşın arazisine verdiniz?

 Bu yazımı okuyan yetkililer eğim hendeğedir demesinler çarpılırlar, sıcağı sıcağına çıkıp hendekleri incelesinler. Hendeklerden  su geçmiş mi? Ve verdikleri o hatalı eğimle,  güzelim  mümbit arazilere verdikleri  zararları bir incelesinler. Bu yeni bir hadise veya bugünkü bir uygulama değil. Bu ülkemize, bölgemize, ilimize ve mahallelerimize hizmet ettiklerini iddia edenlerin,  kara düzen yönetim anlayışından kaynaklanan müzminleşmiş ve kronik hale gelmiş bir çeşit hastalıktan ibarettir.

Biz defaten bu  tespitlerimizi misafirimiz olup bir bardak suyumuzu paylaştığımız ekip amirleriyle birebir paylaştık ama onlar bize ‘siz bu işten anlamazsınız’ dediler lakin hesap ortada. Görünen köy kılavuzda istemez.

Ben mühendis değilim, bir eğitimciyim. Ama aklın yolu birdir. Eğer bir yolda su hendeğe gitmemiş ve yoldaki çakılı hırpalamış ve sürükleyip dereye indirmişse bunun sorumlusu ya o yolu yapan kişi, ya da hendekleri kapatan vatandaştır. Ya da sorumlu; işi yapanları denetlemeyen birim amirleri ve teknik ekiptir.

Bakınız belediye kayıtlarında vardır. Son bir ayda çakılla kaplı yollarda belediyeye ait iş makineleri  2 kez düzenleme çalışması yaptı. Şimdi durum yine aynı ve gelecekler. Kardeşim yazık değil mi bu milletin ve devletin parasına. Yolları tekniğine uygun hale getirin ki, hendekler ve kanallar çalışsın yol bozulmasın. Veya yolu arazi sahibi mi kirletti ceza yazın. Cezada bir kişinin canı yanar ama,  inanın kavgada neyin ne olacağı belli olmaz. Yetkililerden istirham ediyorum. Mevcut yasaları uygulayın. Yasalar raflarda kalmasın ve yasalar halkın içine insin ve doğru uygulamalarla yasalar insanların içine sinsin.

Biz biliyoruz ki,  ‘vatandaşın can ve mal güvenliği’ yasalar gereği devletin uhdesindedir’ Bu anlamda aslolan cana ve mala zarar gelince çırpınmak ve dövünmek, anonslar yapmak ve temennilerde bulunmak  değil, bizatihi kalıcı önlemler almaktır. 

Birde ulusal ve yerel gazetelerdeki manşetlere bakın! “Ordu sele teslim oldu” olur tabi. Taşbaşı, Zaferimilli, Selimiye ve Nizamettin mahalleleri ve o mahallelerin rakımı. Rakım 500 metre. Yani yağan yağmur beş yüz metrelik eğimden hızla geliyor ve Düz Mahalle ile Şarkiye mahallelerinde kuş yuvası misali mazgallar. Onlarda selden sonra temizleniyor! Peki ne oluyor? Cevap basit! Allah’ın afatı! Tamam afat Allah’tan da siz o kuş yuvası gibi mazgalları yaparken ve  hala kalıcı tedbirler almamışken hiç afatı hesap etmediniz mi? Sonrada belediye hoparlörlerinden ‘sel uyarısı! Kardeşim siz önce tedbiri alında, ondan sonra suçu afat fatura edin!