Bugün, 27 Nisan 2024 Cumartesi

Abdullah ALTAŞ


SENİN ADAMIN. BENİM ADAMIM. ONUN ADAMI

SENİN ADAMIN. BENİM ADAMIM. ONUN ADAMI


Son aylarda, özellikle belediye başkanlığı seçiminin yaklaştığı şu günlerde sokaktan haberler alıyoruz. Falanca, falancının adamıymış! Falanca da falancının adamıymış!... Peki, liyakat ve ehliyet kimin adamı? O niye aranmıyor? Onun sahibi yok mu , O ne olacak?  O hep yetim mi kalacak? "

Ehliyet ve liyakat değil de neden "adam" aranır? 

Bu soru'nun cevabı, şunlar olabilir mi? 

Adam arayışı, sadece "Psikolojik" bir ihtiyaçtan kaynaklanıyor olabilir mi ? Kişi kendisini, bir gurup içinde olsa dahi yalnız mı hissediyor, yalnız kalmaktan korkuyor olabilir mi? Kişi kendisini psikolojik olarak güçlü hissetmesi için, kendisini garip hissetmemesi için, adamlarını, dost sayısını fazla tutma ihtiyacı hissediyor olabilir mi? 

Veyahut bu sorunun cevabı şunlar olabilir mi? 

" Menfaate "yönelik!... Sürekli bir menfaat!... 

Menfaatin çeşitli açılardan devamlılığını sağlamak! Tabiiki bu durum, karşıdakilerin adamları tarafından değil, kendi adamları tarafından gerçekleşir... 

Veya bu sorunun cevabı  her ikisi de olabilir mi ?

Olabilir!...

Onun adamı, bunun adamı, şunun adamı olunca burada bir hizipleşme, gruplaşma, muhalifleşme  de söz konusu olabilir mi?  Olabilir.. 

Bu guruplaşma doğrultusunda aralarında en azından, suçlama, aleyhte bulunma gibi zihni bir çatış ma  meydana gelir mi ? Gelir ... 

Acaba, aralarındaki bu hizipleşme ve guruplaşma, suçlama, dargınlığın sebebi şu olabilir mi?  "Sen! neden maneviyata, manevi değerlere yeteri kadar önem vermiyorsun?  Sen!  Neden, ibadete bizim kadar önem ver miyorsun?  Biz de bundan dolayı kızdık ve darıldık, size küstük, ayrı bir gurup kur duk!  Küskünlüğün sebebi bu olabilir mi? 

Bu ihtimale tebessüm ettiğinizi görür gibiyim!.. 

O halde bu guruplaşma, hizipleşme, onun, bunun şunun adamı olmanın, çekişmenin tek bir izahı var gibi. O da çıkar ve menfaat çatışması!  Onun kavgası! gibi görünüyor....