Bugün, 28 Mart 2024 Perşembe

Tevrat İŞLEYEN


NİMETE ŞÜKÜR


Biz insanlar çoğu zaman bu dünyada var olmanın, yaşamanın, sonsuz nimetlerden istifade etmenin bir lütuf olduğunu unutuyoruz. Hal böyle olunca ve şükredenlerin de sayısı günbegün azaldıkça, şikayet edenlerin sayısı da hızla artıyor. 

Yakın çevremizden başlayarak toplumu oluşturan insanlarımız, gelişen olaylar, gayrı samimi ilişkiler, iltifatlar, beynimizde oluşan uçuk fikirler, dudaklarımızda söz olarak hayat bulan düşünceler karanlık bir dünya, karanlık bir ayna yansıtıyor.

Başımızı ellerimizin arasına alıp biraz daha derin düşündüğümüzde, her şeyimizle, baştan aşağı bizi Yaratan Allah’a borçlu olduğumuzu anlarız. Aldığımız her nefes, içtiğimiz her bir damla su, gördüğümüz her renk, bizi besleyen toprak ve yalnızlığımızı paylaşabildiğimiz her dost bize sunulan birer nimettir.

 Bir biçimde hayatımızda olduklarından, yokluklarını bilmediğimizden belki de alıştığımızdan farkında olmadığımız nimetlerdir. Hep daha fazlasını istediğimiz için de üzerinde durmayız, varlıklarına şükretmeyiz.

Her türden nimetin Allah’tan geldiğini tam olarak idrak eden kişi, borcun altında ezilmek istemez. Karşılığını ödemek için çaba sarf eder. Borcu ödemek ise, tüm canlıları sevmek, maddi, manevi ihtiyacı olanlara yardım etmek, el uzatmak, güler yüzle yaklaşıp, tatlı dille hitap etmektir.

Bu anlamda insanlığın mutluluğu, gelişmesi, birliği adına çalışmalar yaparak borcu ödemeye gayret etmek ve daha anlamlı  yaşama sevinci duymak şükrün ifadesi, dışa yansımasıdır.

Şükür, iyilik edenin, nimet verenin kıymetini bilip bunu yaşamında sevinç ile, huzur ile çevresine sunmaktır. Her türlü nimetin gerçek sahibinin Allah olduğunun şuuruna varmaktır. Yer, gök ve denizler,  hatta yeryüzünün derinlikleri insana sayılamayacak bereketlerle donatılmıştır. Bunun yanı sıra insana akıl ve düşünme gibi üstün yetenekler verilmiştir.

Bir İslam  alimi  “İnsan her nefesinde Allah’a karşı iki şükür borçludur,” derken şükre özellikle işaret etmiştir. Çünkü bir nefes alıp vermekte hayatını iki kez bağışlayan, can veren Allah’tır. Ona dil ile şükredebiliriz ya da adını anarak, nimet sahibi olduğuna inanarak, derinden iman ederek kalp ile şükredebiliriz.

Eylem ve hareketlerimizle de şükredebiliriz. O’nun bizden istediklerine uygun yaşayarak ve hiç bir canlıya zarar vermemeye gayret ederek hatta onlara duyduğumuz sevgi ile şükrü eyleme dönüştürebiliriz.

Hazreti Mevlana’nın, “Nimete şükür nimetten hoştur,” sözünü hatırlayarak, bizi şükürden alıkoyan, toplumsal bir alışkanlığımız halini alan dil günahı olan şikayeti de insani bir zaafımız olarak kabul etmek durumundayız. Burada  bir halk sözü olan, “Dilim beni dilim dilim etti,” deyişinden yola çıkarak, günümüzün en yaygın ve bir o kadar da ruhu zehirleyen yaklaşımdır şikayet etmek.

Şikayet alışkanlığı  insanı Allah’tan ne kadar uzaklaştırıyorsa, şükür insanı o kadar Allah’a  yaklaştırır. Bu anlamda aslolan; İnsanlığın hayrı için, mutluluğu için, güzel ve doğru bir geleceği için, Yaradan’ına  daha yakın olabilmesi için “Hangisi daha hayrımızadır?” diye hiç tereddüt etmeden sormasıdır. Kuşkusuz bu sorunun  cevabı şükürdür.