Bugün, 29 Mart 2024 Cuma

Tevrat İŞLEYEN


MAZİDEN BUGÜNE

MAZİDEN BUGÜNE



Aslında hiç unutmadım biliyor musunuz! 1962’li yılları hatırlıyorum. Ayağımızda yamalı kara lastik ve bacağımızda şayak pantolon. Analarımızın ördüğü yün çoraplar da gözümün önünden gitmiyor. Sabahın köründe evden çıkıyor, tamı tamına 1 saat yürümek suretiyle Duadüzü ( Uzunmusa) ilkokuluna gidiyoruz. Kış gelince yağan yoğun kar, boran ve tipi işin cabası. Ne elde var, ne de avuçta! Analarımızın naylondan diktiği çantalarımızda hem kitaplarımızı taşıyoruz, hem de azıklarımızı. Buz kesmiş mısır ekmeği ve bir dilim çökelek. Ha birde yakacağımız odunu taşıyoruz elimizde. Soğuktan ellerimiz buz tutuyor, donacak hale geliyoruz. Akşamları babalarımız önümüze geliyor ve bizi sırayla sırtına alıyor. Hangi birimizi taşıyacak o baba! Bir değil, iki üç çocuk birden ‘üşüdük’ diye mırıldanıyorduk zaman zaman. Ama kara günün hükmü tez geçermiş ya. İşte o hesap. Bahar ve yaz gelince iş daha eğlenceli oluyordu sanki. Temiz hava, ala güneş ve rengarenk çiçekler.
Bazen okulda bize süt tozundan yapılıp kaynatılan sütlerden dağıtılırdı da içimiz ısınırdı. Hem de somun ekmeği ile tanışmış olurduk. Ekmek ve süt kuyruğunda beklemek biraz zordu ama, sonuçta bir hayalimiz gerçekleşecek ve karnımız doyacaktı. Peki ya şimdi çöpe atılan onca ekmek! İnanın çöpe atılan o ekmekleri görünce içim ‘cız’ ediyor lakin nafile.
Oynayacak top da bulamıyorduk biliyor musunuz! O zamanlar naylon toplar vardı. Birde içi şambrelli meşin toplar. Meşin topu bulmak kolay değil! Yırtılır dikemezsiniz, patlar, patlar yamayamazsınız! Ama naylon top patlasa bile içine ot doldurur diker ve tekrar oynardık. Ey gidi rahmetli Mecit amca çok kahrımızı çektin biliyor musun! Ruhun şad olsun. Mecit amca hem topumuzu diker, hem de kara lastiklerimizi yamardı.
Benlioğlu Hüseyin Amca ve İzzetoğlu Hüseyin amca. Onlarda alış veriş ettiğimiz bakkallar. Allah rahmet eyleye. Benlioğlu Hüseyin amcanın reçeli ve İzzetoğlu Hüseyin amcanın da sattığı helva çok meşhurdu. Aslında tat aynı tattı ama bizim karnımız açtı. O günlerde ekşimiş pancar çorbası bile bize limonlu çorba gibi geliyordu. Sen kimseyi yoklukla, açlıkla ve yoksullukla imtihan etme Yarabbi. Aslında hikaye çok uzun ama bu seferlik bu kadarla yetinelim. Yüce Rabbim’e hamdolsun, bu güzel günleri gördük ya, ne mutlu bizlere!