30 Ağustos Zafer Bayramı’nın 97. yılı; doğudan batıya, kuzeyden güneye ülkemizin her köşesinde çeşitli etkinliklerle kutlanacak. Bu vesileyle zaferlerin sevincini bizlere yaşatan şanlı ecdadımızı bir kez daha dualarla yad edeceğiz.
Ağustos ayı şanlı ecdadımızın bir çok zafere imza attığı bir aydır. 24 Ağustos 1516 Mercidabık zaferi, 26 Ağustos 1071 Malazgirt zaferi, 28 Ağustos 1339 Kosova zaferi ve nihayet 30 Ağustos 1922 Başkomutanlık Meydan Muharebesi’nin yıl dönümlerini idrak edeceğiz. Doğup büyüdüğümüz, toprağından, havasından ve suyundan istifade ettiğimiz, huzur içinde ibadet ettiğimiz,vatan topraklarımızı yurt edinmenin onurunu ve gururunu yaşıyoruz, yaşayacağız.
Cennet misali bu vatanın bize yurt olması kolay kazanılmış bir edinim değildir. Bu uğurda büyük bedeller ödenmiş ve çetin mücadeleler verilmiştir. Atalarımız bu toprakları canlarıyla, kanlarıyla vatan yapmışlar, her bir karış toprağı için, kadını, erkeği, genci yaşlısı, doğulusu, batılısı demeden omuz omuza vererek, savaşmış, hayatlarını ortaya koymuşlar ruhları şad olsun. Bu mücadele hala devam etmektedir ve görünen o ki, kıyamete kadar da devam edecektir.
Bu aziz millet Anadolu’yu yurt edinmeye karar verdiğinde, onlar bayrakları bayrak yapanın üzerindeki kan, toprağı vatan yapanın da uğruna verilen can olduğunu bilen, en zor ve en kötü şartlarda dahi gözünü kırpmadan canını ve kanını vereceğini hiç kuşku duymadan anlamlandıran kahramanlarımızdır.
Büyük zaferler, büyük kahramanların liderliğinde, güçlü imanlı ve kararlı ordularla elde edilebilir. Orduyu güçlü kılan sadece donanımı değil, iman, inanç ve milletten aldığı moral destektir. Bunun içindir ki, milli mücadele yıllarında ilim adamlarımız, şairlerimiz ordunun moral gücünü ayakta tutmak için gayret göstermişler ve halkla orduyu bütünleştirmek için gayret sarf etmişlerdir.
Nihayet ay yıldızlı bayrağımızın dalgalandığı, ezanların minarelerden susmadığı, Anadolu’nun bize vatan olarak kalmasını sağlayan 30 Ağustos Zaferi’nin üzerinden 97 yıl geçmiştir. Ancak unutmayalım ki, düşmanlarımızın cennet vatanımız üzerindeki hain emelleri ve hesapları sona ermemitir.
Hainlerce hedef aynıdır lakin sadece taktik ve yöntem değişmiştir. Çanakkale’de, Sakarya’da, Dumlupınar’da topla, tüfekle istiklal ve hürriyetimizi elimizden almayı başaramayanlar, bizi içten yıkmak için İslam dünyasına ektikleri nifak tohumlarını ne yazık ki ülkemize de sokmayı başarmışlardır. Onun içinde 40 yılı aşkın bir süredir terör, anarşi ve darbe girişimleri ülkemiz gündeminden düşmemiştir. Bu bağlamda 15 Temmuz hain darbe girişimi yeniden denenmiştir.
Hainler, uzaktan kumandalı maşalar ve insanlıktan nasibini alamamış biçareler ülkemizin her türlü kazanımından istifade etmişler, halkımızın masum duygularını istismar ederek ihanetten de hiçbir zaman geri kalmamışlardır. Toplumsal barış ve kardeşlik projesi adı altında başlatılan huzur ortamını bile fırsat bilerek ihanetlerine devam etmişler, kendilerine emanet edilen silahları masum halkımıza, meclisimize, polis teşkilatımıza güvenlik güçlerimize kalleşçe hiçbir düşmanın bile yapmayacağı şekillerde acımasızca sıkmışlardır.
Bu anlamda şiddet ve teröre geçit vermeyen ordumuz ve güvenlik kuvvetlerimizin varlığı, gücü ve birlikteliği hainleri rahatsız etmekte ve başka bir oyunu tezgahlama hevesine sürüklemektedir. Her yıl büyük bir coşkuyla kutlamalarını yaptığımız 30 Ağustos Zafer Bayramı resmi geçit törenlerinde milletimizin bağrında yetiştirdiği helal süt emmiş kahramanları milletimizin göğsünü kabartmakta; dosta güven, düşmana korku salmaktadır. Ülkemizin ve milletimizin düşmanları bir kez daha hayal kırıklığına uğramaktadır.
Şartlar ne olursa olsun aslolan; vatan, millet, bayrak ve devlettir. Bu vesileyle bu toprakları vatan kılan kahraman ecdadımızı, bütün şehitlerimizi bir kez daha rahmetle, gazilerimizi de şükran ve minnetle anıyor, birlik ve dirliğimizin bozulmamasını Cenab-ı Hak’tan niyaz ediyorum.