Bugün, 28 Mart 2024 Perşembe

Mehmet Ali AYDIN


HARUN REŞİT VE BERMEKİLER

KISSADAN HİSSE




Abbasilerin beşinci Halifesi Harun Reşit (763-809) Bermeki kabilesi mensuplarına çok değer verir, tüm kademeleri ile ordu onlarla dolmuş, devlet adeta onlardan sorulmaya başlanmış. O kadar ki, başka kabilelere mensup insanlar, iş bulabilmek için Bermeki Kabilesi önderlerinden referans bulmak zorunda kalmışlardı.
Bu ortamda Halife Harun Reşit, çok sevdiği ve değer verdiği veziri Yahya el-Bermeki ile sarayının bahçesinde dolaşırken, elma ağacındaki bir elma dikkatini çekmiş. Çok güzel görünüyormuş. Koparmak için birkaç hamle yapmış ama başaramamış. Vezirine dönmüş: “Birde sen dene bakalım”
Vezirinde boyu yetmeyince, bir teklifte bulunmuş: ”Siz şöyle çömeliverseniz de omuzlarınıza bassam elmayı kolayca koparabilirim.”
Harun Reşit tereddüt etmeden çömelmiş. Vezir Yahya el-Bermeki, halifenin omuzlarına basarak elmayı koparmış: “Buyurunuz efendim afiyet olsun.” Diyerek elmayı vermiş.
Harun Reşit elmayı ısırmış. O kadar lezzetliymiş ki, onu yetiştiren bahçıvanı tebrik etmek istemiş.
Bir çalının arkasında olup bitenleri hayretle seyreden orta yaşlı bahçıvan, huzura varıp temenna etmiş.
Halife: “-Hangi kabiledensin? Diye sormuş.
-“Bermekilerdenim efendim.”
-“Belli Bermekiler her işi böyle doğru düzgün yaparlar.” Sonra şöyle devam etmiş halife:
“-Seni kutların. Muhteşem meyve yetiştirmişsin. Dile benden ne dilersen?”
Bahçıvan hiç düşünmeden cevap vermiş: “Önce sağlığınızı, sonra da beni Bermeki Kabilesinden çıkarmanızı dilerim.”
Halife şaşırmış, veziri şaşırmış, bu adan neler söylüyor böyle? Diye. Herkes Bermeki Kabilesinden olmak için can atarken, bahçıvan neden kabileden çıkmak istiyormuş. Bahçıvana sormuş:
“-Bermeki kabilesindensin ama ayrılmak istiyorsun?”
“-Aynen öyle efendim, ayrılmak istiyorum. Lütfen kendi rızamla Kabileden çıktığıma dair mühürlü bir belge verin bana.”
“-Peki, ama neden?”
“-Dile benden ne dilersen dediniz ben de diledim, sebebi sonra ortaya çıkar, siz o belgeyi lütfedin yeter.”
Halife bahçıvanı iknaya çalışmış ama dinletememiş. Sonunda belgeyi vermiş. “Sarayımın bahçıvanı falan oğlu filan bu tarihten sonra Bermeki değildir.”
Atmış tarihi, üstüne basmış hilafet mührünü, uzatmış belgeyi bahçıvana:
“-Al bakalım, ne işine yarayacak?”
Aradan yıllar geçmiş. Bermekiler şımarmış, azıtmış, halka zulmetmeye, devleti kendi çıkarları için kullanmaya başlamışlar. Bu yüzden hem halkla hem de Halife Harun Reşit’le araları açılmış. Nihayet ordu içindeki adamları vasıtasıyla Halife’yi devirmeye çalıştıklarında, halkın ve Halife’nin hışmına uğramışlar. Bir bir yakalanıp idam edilmeye başlanmışlar.
Bermeki temizliği günlerce sürmüş. Ordudan ayıklanmışlar, sivil bürokrasiden temizlenmişler. En sonunda sıra kıyıda köşede kalan Bermekilerin de bulunup cezalandırılmasına gelmiş. Dikilmişler bizim bahçıvanın tepesine: “Sen de Bermekisin!”
“Hayır değilim” diye basmış itirazı bahçıvan, “Ben çoktan o kabileyi terk ettim, elimde Halife’nin bizzat mühürlediği kapı gibi belgem var.”
Bakmışlar ki, doğru söylüyor. Dokunmamışlar. Yine de alıp Halife’ye götürmüşler. Halife sormuş:
“-Böyle olacağını nereden biliyordun?”
Bahçıvan anlatmış: “Bir Bermeki Halife’nin omuzlarına basınca, ‘eyvah, bu işin sonu kötü.’ Dedim”
“-Ama ben izin vermiştim.”
“-Siz tevazuunuzla izin verebilirsiniz, ama veziriniz Yahya el-Bermeki böyle bir hadsizlik-edepsizlik yapmamalıydı. Akıbet tahmin ettiğin gibi oldu.”
Anladıysanız mesele yok. Anlamadıysanız ben size bir şey anlatmadım. Unutun gitsin. Tarih eğer ibret aldıysanız vardır. Yoksa masaldır.
30 MART 2020
Mehmet Ali AYDIN