Bugün, 17 Mayıs 2024 Cuma

Mehmet Ali AYDIN


ÇUKUROVA’YI KANA BULAYAN ERMENİ İSYANI!..

ÇUKUROVA’YI KANA BULAYAN ERMENİ İSYANI!..


 

Malumu olduğu üzere 24 Nisan Çarşamba gününü geride bıraktık. Ülke ve millet olarak bu gün hangi ülke ne karar alacak ABD’ni başındaki şizofren “Ermeni Soykırımı” diyecek mi diye teyakkuzdayız.

Üzerinden 100 seneden fazla bir zaman geçmesine rağmen ve tarihi gerçekler ortada iken sulandırılıp, sulandırılıp önümüze sürülen “Ermeni Soykırımı” diye adlandıran kepazeliği insanlarımızın iyi öğrenmesi gerektiği kanaatindeyim. Bunun gelecek nesillere de iyi anlatılması ve öğretilmesi gerekir.

Osmanlı Devleti içinde çok farklı unsurları barındıran ve yüzyıllar boyu bunları barış içinde yaşatan bir devlettir. Fakat her devlet gibi onunda gerileme dönemi olmuş ve bundan yararlanmak isteyen ve Osmanlıyı parçalamaya niyet eden, medeni (!), uygar(!) ve sömürgeci batı emperyalizmi içimizdeki farklı milletleri kışkırtarak Osmanlıya diz çöktürmek istemişlerdir. 

Ermeni soykırımının nedeni de budur. Ermenilerin içindeki hainleri kışkırtarak, Osmanlıya bağlı ve sadık Ermenileri de tahrik ederek olaylar çıkarmak ve olaylar karşısında devlet refleksi olarak tedbir alan ve bu tedbirlerinde zaman zaman da askeri güç kullanan Osmanlı vatanını korumak isterken “soykırımcı” damgası yemiştir.

Bu olayların müsebbiplerinden birisi de İttihat ve Terakki Partisi ve uyguladığı yanlış politikalardır. “İttihad-i anasır” adını verdikleri ve Osmanlı içinde yaşayan gayrimüslim, gayritürk ne kadar unsur varsa onları kucaklaştırmaktan yola çıkanlar, 10 yıl gibi kısa sürede ülkeyi parçalamayı becermişlerdir!..

Bu gün biraz uzun olacak ama bu Ermenilerin İttihat ve Terakki ileri gelenleri tarafından nasıl şımartıldığını ve bunun sonuçlarını paylaşmak istedim. Kaynaklardan alıntılar yaparak sizlerin istifadesine sunuyorum. İnşallah erinmeden okursunuz.

“Uyguladıkları “İttihad-i anasır” politikasıyla Müslüman-Türk’e düşman şer kuvvetlerin cümlesine kucak açan ve Sultan II. Abdülhamit Han’ın isabetli bir görüşle aldığı tedbirleri bir tarafa fırlatıp atarak düşmanı mel’anetlerinde serbest bırakan İttihatçı gafiller, bu arada Ermenileri de bağırlarına basmışlar ve Müstakil Ermenistan hayaliyle yaşayan düşmanla sarmaş dolaş olmuşlardır.

İttihat ve Terakki başındaki “üç beyinsiz ”den biri olan Cemal Paşa’nın hatıratındaki itirafa göre: İttihatçılar 1908 yılının Ağustos ayında “Taşnakzutyun” denilen Ermeni İhtilal Komitesi namına Malumyan ve Şehrikyan’la müzakereye girmişler ve bu iki komitacı ile yapılan müzakere sonunda şu karara varmışlardır: Taşnakzutyun İhtilal Teşkilatı memleket dâhilindeki faaliyetine devam edecek, ancak, gizli çalışan bu teşkilat, o tarihten sonra bir siyasi cemiyet halinde alenen faaliyet gösterecek ve iş bu Ermeni Cemiyeti, Meşrutiyetin muhafazası yolunda İttihatçılara yardımcı olacaktır. 

Cemal Paşa gafili hatıratında: ”Bu teklifi kabul etmekten başka çaremiz yoktu” diyor!.. Diğer gafil Talat Paşa ise: “Komiteler karşı daima azami müsamahayı gösterdim”(!) diyerek itirafta bulunuyor. Ve böylesine müsamaha gören Ermeniler çeşitli dış kaynaklardan da beslenerek faaliyetlerine hız verirlerken; İttihatçılar affedilmez bir gafletle Abdülhamit Han’ın koyduğu silah ithali yasağını kaldırmışlar ve yine Sultan Abdülhamit Han’ın yurt dışına sürüp çıkardığı komitacı Ermenilerin birer birer dönüp Mel’anetlerini yürütmelerine göz yummuşlardır!..

O günlerde İttihatçılar “İttihad-i anasır” politikasına öyle sarılmışlardır ve bu politika ile gafletin, delaletin, hatta ihanetin içerisine öyle yuvarlanmışlardır ki, 1894 Sason isyanının tertipçisi Hamparsum Boyacıyan’ı Harput mebusu yapmışlardır, Ermeni fedaileri için Şişli Ermeni Mezarlığında tertiplenen anma merasimine iştirak edecek derecede kendilerinden geçmişler ve nihayet 1896’daki meşhur Osmanlı Bankası baskınını hazırlamak suçu ile Abdülhamit Han tarafından sürgün edilen Patrik İzmirliyan’ın İstanbul’a dönmesine izin vermişler, üstelik bu hain için Ermenilerce düzenlenen karşılama şenliklerine dahi iştirak etmişlerdir.

İttihatçıların bu gafletleri ile şımaran ve şımardıkça azgınlaşan Ermeniler nihayet 14 Nisan 1909 Çarşamba günü Adana’da Ermeni Piskoposu Muşeğ idaresinde ayaklanarak Çukurova’yı kana bulamışlardır!.. Ellerinde devrin en mükemmel silah ve bombaları olduğu halde Türk Mahallelerine saldıran ve kundaktaki çocuklardan, yatalak hastalara kadar herkesi öldüren Ermenilerin bu alçakça tecavüzü kısa zamanda Tarsus, Ezin, Misis ve Dörtyol’a sıçramış, dört gün dört gece devam eden be vahşiyane tecavüz, bütün o havaliyi kan ve ateş içinde bırakmıştır!..

Zabıtanın önleyemediği bu Ermeni tecavüzüne nihayet halk karşı koymuş, malını, canını ve ırzını müdafaa için ayaklanıp Ermenilere mukabeleye mecbur olan Müslüman-Türk’ün giriştiği bu harekat sonunda, bin sekiz yüz elli Türk şehidine mukabil, on yedi bin Ermeni telef edilmiştir.

Ermenileri en modern silahlarla donatarak Adana isyanını hazırlayan Piskopos Muşeğ, Türk mukabelesi başlayınca kaçıp İskenderiye’ye gitmiş ve orada yaptığı neşriyatla Türklerin masum Ermenileri(!) öldürdüklerinden bahsetmiştir. Her Ermeni isyanında olduğu gibi, bu defa da, Piskoposun bu hezeyanları Avrupa ve Amerika gazetelerinde geniş yer almış ve medeni (!) dünya Türk’ün barbarlığından (!) şikâyetle, zavallı (!) Ermenilerin haklarını müdafaaya koyulmuşlardır!..

Yabancı basının bu neşriyatından ürken ve sırf büyük devletlere hoş görünmek için harekete geçen İttihatçılar, hemen Cemal Beyi/Paşayı, Adana valisi yapmışlar ve içlerinde Babikyan adlı bir Ermeni mebusun da bulunduğu, Meclisi Mebusan heyetini tahkikat için Çukurova’ya göndermişlerdir.

Yeni Adana Valisi Cemal Bey/Paşa mütecaviz Ermenileri cezalandıracağı yerde, kurduğu Divan-ı Harb-ı Örfi’ye hep Türkleri sevketmiş ve bu zat-ı muhterem(!) hatıratında, Adana şehrinde otuz, Ezin kasabasında on yedi Müslüman-Türk’ü idam ettirdiğini, idam edilenlerin köklü ailere mensup olduklarını, bilhassa Bahçe Müftüsü ’nün o havalide çok sevildiğini utanmadan yazmıştır.

Talat Paşa ise, Ermenilere değil de, meşru müdafaa halindeki Türklere verilen idam cezaları hükümetçe tasdikini ben temin ettim diyerek övünmüştür!!!

Tarih yalan söylemez, tarihe yalan söyletilir. Yalan söyletenler utansın.