Bugün, 29 Nisan 2024 Pazartesi

Mehmet Ali AYDIN


BİR GÜZEL VE ÖZEL İNSAN

BİR GÜZEL VE ÖZEL İNSAN


 

Dünyaya gelen her canlı mutlaka ölümü tadacaktır. Bundan kaçış ve kurtuluş söz konusu değildir. Doğduğunda hepimize bir ömür biçilmiş ve bunun içini doldurma iradesi insanoğluna verilmiştir. Kimisi bu ömrünü en iyi şekilde değerlendirir ve herkes kendisinden memnun olur.

Kimisi de kendisine verilen ömrü gerektiği şekilde değerlendiremez iyi yolda gayret sarf etmez yada itici ve insanları kendisinden uzaklaştırır ve onlarını nefretini kazanarak hayatını devam ettirir.

Birinciler insanlar tarafından sevilir ve öldüğünde de unutulmaz. Diğeri de belki unutulmaz ama kin ve nefretle anılırlar.

Dünya var olduğundan beri her iki türden sayısız insanlar gelip geçti. Bir kısmının ölümünün üzerinden yüzler hatta binlerce yıl geçmiş olmasına rağmen hala yaptıkları yada bıraktıkları ile yaşıyorlar.

Bunlardan belki de bir çırpıda onlarcasını hiç düşünmeden saymak mümkün. Bunlar içinde bizden olduğu kadar bizimle ne ırk nede din bağı olmadığı halde insanlığa yaptığı hizmet nedeniyle saygıyla andığımız insanlarda mevcut.

Bundan 13 yıl önce bir çarşamba günü kaybettiğimiz Muhsin Yazıcıoğlu Beyefendi’de bu güzel insanlardan biriydi.

Ayrıca benim için de ayrı bir önemi olan insanlardan birisiydi, yani özeldi.

1974 yılında Ankara Gazi Eğitim Enstitüsünde yükseköğrenimime başladığım yıllarda kendisiyle tanışmıştım. Ben okulda bölüm başkanı iken, O Ülkü Ocakları Genel Başkanı idi.

O yıllarda Ülkemizin durumunu bilenler iyi bilirler. En karışık ve ideolojik olayların yaşandığı, 12 Eylüle giden yolun parke taşlarının döşendiği yılların başlarıydı.

Üniversitelerde sağ-sol olaylarının en yaygın olduğu, her üniversite yada fakültenin bir grubun elinde olduğu karşı grupların okullara giremediği yıllardı.

Bizde o dönemde Anadolu’dan kopup Ankara’ya gelmişiz ideolojiden, sağ ve soldan pek haberdar değiliz. Aileden sağlam bir İslami eğitim ve ahlak anlayışı almışız. Hepsi o kadar. Tanıdığımız yok, arkadaşımız yok Ankara’nın göbeğinde bir gariban misali.

Ankara Gazi’nin o günkü durumu belli ve sol grupların elinde. Derken bir gün okulda öğrenci olayları başladı grubun biri “ Tanrı Dağı kadar Türk; Hıra Dağı kadar Müslüman’ız!” sloganları atıyor ve bizde gayri ihtiyari de olsa o günkü yerimizi buluyorduk.

Bizim Muhsin Başkanla tanışmamız ve görüşmemiz o günlere dayanıyordu. Ve Gazi Eğitimin el değiştirilmesinde aktif rol alıyorduk. Sık sık yapılan toplantılarda Başkanımız olarak bizlere yapmamız gerekenleri anlatıyor ve stratejiler belirliyordu ve bizlerde uyguluyorduk.

Demek ki bizim tanışıklığımızın üzerinden koca elli yıl geçmiş.

Bu uzun yıllar içinde tabiri caizse “ köprülerin altından çok sular geçmiş, bizim gençlik heyecanı ve duyguları yerini ileri yaşın aklıselimine bırakmış. Bizim duygu ve düşüncelerimiz ve fikirlerimiz değişmiş oldu.

Ama insan olma çizgimiz değişmedi. Kulvarlarımız farklı ama yollarımız aynı oldu. Hep ülkeye hizmet, hep insana hizmet prensibimiz aynı kaldı. O da ilk camiasından ayrıldı bizde.

Sevgili Başkanım doğruluk, dürüstlük, memlekete hizmet, vatan sevgisi, sadakat, kadirşinaslık ve değer bilirlik çizgisinden hiç ayrılmadı. Herkese “yaratılanı severim, yaratandan ötürü” felsefesini hayatı boyunca uyguladı. Kendisine işkence eden ve hapislerde ve hücrelerde işkence edenlere bile kin ve nefret duymayacak kadar “Alperen” di.

Hiç kimsenin adamı olmadı, Hiç makam ve mevki sevdalısı olmadı, Siyaset yaptı ama bu günkü siyasiler gibi olmadı. Kimseye çamur atmadı, dava adamı oldu. Haklı olduğu yolda tek kalsa da yürümek konusunda tereddüt etmedi. Hatta bir sözünde "bir nefeslik hayat için fırıldak olmaya değmez" diyen de o idi.

Memleketin ve milletin hizmetkârı olmayı şeref bildi. Siyasetin en kirli olduğu, makam ve mevkilerin ve bakanlıkların bir oy için pazara çıktığı günlerde bile çizgisinden taviz vermedi. 

Memleketin ve milletin birliği ve beraberliği için yaşadı ve mücadele etti. Hayatını bu yola adadı. 

Hem aksiyon, hem fikir ve hem de bir gönül adamıydı. Sağlığında değeri anlaşılamayan adam gibi adamdı.

Siyasetin ve propaganda çalışmalarının doruğa çıktığı, siyasetçilerin birbirlerine neredeyse hakaretler savurduğu bir zamanda Rahmeti rahmana yürüdü ve siyasetçilerin birbirleri ile girdikleri seviyesi düşük yarışta ölümü ile onları hizaya getirdi.

Sağlığında gerçekleştiremediği birlik ve beraberliği ölümüyle gerçekleşti.

Ölümünün ardından yıllar geçmesine rağmen milletimiz hala kendisini unutmadı ve unutmayacak. Bazıları vardır yaşarken ölü hükmündedir. Bazıları vardır ölmüş olsalar bile yaptıkları ile yaşarlar. Muhsin Başkan'da memlekete yaptığı güzel hizmetler ve hayatı boyunca ortaya koyduğu ilkeli duruş ve sağlam çizgisi ile yaşayanlardan oldu.

Bugün onun yerine davayı devam ettirdiğini sananlar acaba Muhsin Başkana ne kadar layık oluyorlar? Bu da üzerinde düşünülmesi gereken konulardan biri.

Ölüm yıl dönümünde sen rahmetle ve şükranla anıyoruz. Memleketimizin Muhsin Yazıcıoğlu’na her zamankinden daha çok ihtiyacı olduğu bu günlerde rahat uyu Koca Reis…

Bizim hakkımız varsa helal olsun. Yürü Koca Reis mekânın Cennet olsun.