Bugün, 19 Nisan 2024 Cuma

Kemal MENCELOĞLU


BENİM İÇİN VATAN NEDİR?

BENİM İÇİN VATAN NEDİR?




Dedem değil mi altında kefensiz yatan?
Benimsin, benimsin öyleyse ey güzel vatan.

     Vatanın çok çeşitli tarifleri yapılır. Çünkü o herkese göre çok farklı anlamlar ifade eder. Altında ölülerin, üstünde dirilerin yaşadığı kara parçasına vatan diyebiliriz.
     Vatan, bir milletin beraberce koruyup kolladığı, hayallerini, hakikatlerini birlikte yaşadığı kutlu bir yuvanın adıdır. Karasıyla, deniziyle, havasıyla o her şeydir.
     Vatanın Birliği çok mühimdir. Üzerinde yaşayanlar, sorumluluk taşıyanlar hangi ırka, dine, dile ve mezhebe sahip olursa olsun, o ülke için çalışmak zorundadırlar. Çünkü o ülke onları bağrında koruyan, besleyen, büyüten; geçmişten geleceğe yürüten, Allah’ın bahşettiği en değerli armağandır.
     Onun İçin baş verilir, baş alınır ama ne olursa olsun o vatanda kalınır. Ovasında biten buğday, yaylasında otlayan hayvanlar, sürüsünü güden çobanlar; bağları, bahçeleri, yemyeşil ormanlar, uçsuz bucaksız obalar... Ama her şey paha biçilmez birer hatıra defteridir. Yazılır, okunur, korunur.
  
Mevzu vatan olunca her şey orada durur,
İnsanı yaşatan kalp inan bir başka vurur.

     O, sadece üzerinde yaşanılan bir kara parçası değildir. Geçmişle geleceğin, doğanla öleceğin, hayalle hakikatın, maddeyle mananın, ruhla bedenin, gelinlikle kefenin, dinle törenin buluştuğu yerdir vatan.
    Çok farklı bir sevgiyle sevilir, seccade ona serilir, yaylar onun için gerilir, uğruna canlar verilir ki; o kutsal değere vatan denilir.

       VATAN SEVGİSİ VE EFENDİMİZ
     Kutsal bir yolculuk, çıkış Mekke, hedef Medine. Sevdiği, büyüdüğü, yürüdüğü ve bir ömür verdiği topraklardan ayrılmak zorunda kalan insanların en şereflisi, kainatın beyefendisi, islamın eşsiz peygamberi Hz. Muhammet Mustafa(sav) hicret esnasında görülmez ufuklara doğru ilerlerken dönüp bakar son bir kez daha Mekke’ye.
     “ Ey çok sevdiğim Mekke, Rabbim de şahittir ki senden hiç ayrılmak istemiyorum. Fakat içinde bulunan dinimin ve bedenimin düşmanları dört duvarın arasında yaşamama müsade etmiyorlar. Rabbim müsaade ederse eğer, tekrar sana gelip kavuşmak isterim” sözleriyle ayrılıyor, yer gök bu sözlere şahitlik ediyordu.
       Kasas Süresinin 85. Ayeti işte tam bu yolculuk esnasında, vatan duygularının o mübarek şahsiyetin gönlünü kasıp kavurduğu sırada nazil olmuştur. “ Resulüm Kuranı okumayı, tebliğ etmeyi ve ona uymayı sana farz kılan Allah, elbette seni yine dönülecek yere döndürecektir...” O da : “Vatan sevgisi imandandır.” Buyurarak onu kutsal değerler arasına katmıştır.

        VATANA DAİR DUYGULAR
Bayrakları, bayrak yapan üstündeki kandır,
Toprak, eğer uğrunda ölen varsa vatandır.

Kimi şairler böyle seslenmiş halkına. Şehitliği, gaziliği böyle anlamış ve bizlere de böyle anlatmıştır.

Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda,
Şüheda fışkıracak toprağı sıksan şüheda.
Canı, cananı bütün varımı alsın da Hüdâ,
Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda.

Diyen Mehmet Akif, on bir yıl vatanından ayrı yaşadıktan sonra, “ On bir gün daha kalsaydım çıldıracaktım” diyecek kadar kahırlanmış olduğundan bahseder.

Ölmek kaderde var, bize ürküntü vermiyor,
Lakin vatandan ayrılışın ızdırabı zor.
Diyen Namık Kemal’e göre vatan bir an bile ayrılması doğru olmayan bir yerdir.

Karpuz değil dilesin, tarla değil bölesin,
O mukaddes bir değer, bunu böyle bilesin.

     Ezanla uyuduğumuz, ezanla uyandığımız; Albayrak’ın gölgesinde ömür boyu mutlu olduğumuz yerdir vatan. Yastığa konulan başlar, gözden akıtılan yaşlar hep onun aşkınadır. Altımıza serilen seccade, üstümüze gerilen gök kubbe, çadırdır vatan. Altında milyonlarca can, şehittir, gazidir yatan. Onu korumak ve kanımızın son damlasına kadar savunmak namus borcumuzdur.

Sahipsizse vatan elbette batar,
Sağlamsa yürekler elinde tutar,
Vatanı tarla zanneden gafiller,
En küçük pahaya temelden satar.

Fatih Sultan Mehmet’te vatan: “ Ya ben İstanbulu alırım ya da İstanbul beni” şeklinde dile gelirken;
Yavuz  Sultan Selim’de: “Bu dünya bir padişaha çok iki padişahlık da yok” olarak ifade edilir.

Mustafa Kemal Atatürk’ün kelamında ise:”Hattı müdafaa yok sathı müdafaa vardır. O satıh bütün vatandır. Mevzu vatan olunca gerisi teferruattır. Ben size savaşmayı değil ölmeyi emrediyorum. “ kararlılığıyla anlatılır.
Ziya Gökalp’in düşüncesinde ise;
Vatan, Türkler için ne Türkiye’dir ne Türkistan,
Vatan, müebbet bir ülkedir, o da Turan. İdealiyle dile gelir.

Bayrak şairimiz Arif Nihat Asya;
“Yoksa şu sayfada Yavuz,
Yoksa bu toprakta Oğuz,
Biz de yoğuz, biz de yoğuz.”
Gelin yetişin imdadımıza,
Mevlana, Yesevi, Yunus.
Sizlere üçler yediler,
Bizlere kırklar dediler,
Daha çoğuz, daha çoğuz. Dizeleriyle anlatılır.
Muhsin Yazıcıoğlu’nun düşüncesine göre ise;
“Vatan sevgisi maya gibidir sütü bozuklarda tutmaz.” cümlesiyle anlatılır.

Türk, ata binince Alparslan, Yavuz,
Attan inince Mevlana, Yesevi, Yunus.

Bunun başka da bir izahı yoktur. Her dilde ve her yerde bu böyle okunur. Bizler ilmiyle amil, ahlakıyla kâmil olduğumuz müddetçe Rabbim bize hep lütfedecektir.

Albayrağım dalgalanırsa orda,
Nöbete hazır olmalıyım surda,
İşte o zaman faydamız olacak,
Cennetten bir şube bu aziz yurda.

Anadolu’muz dünyanın en güzel toprağıdır. Milleti de kendisine özeldir. Rabbimin lütfudur.

Sahipsiz olan memleketin batması haktır,
Sen sahipsiz olursan bu vatan batmayacaktır.